Darbeler | Konular | Kitaplar

Gezi Parkı olayları hakkında polis ne düşünüyor

Gezi Parkı olayı polisin parkta kalan küçük gruplara yönelik sabah saat 5:00’te yaptığı sert müdahaleyle başladı.

Parka eylemciler yerleşince, hükümet bunun ABD’deki Wall Street’i İşgal Et eylemlerine benzer bir eylem oluğunun farkındaydı. ABD’dekine benzer bir yöntemle eylemleri sonlandırmak istedi. Bu nedenle sabahın saat 5:00’inde tıpkı Amerikan polisi gibi eylemcilerin çadırları söküldü/yakıldı ve eylemlerin son bulması beklendi.

Hükümet polise net talimatlar vermişi: “Taksim’de eyleme kesinlikle izin verilmeyecek.” Hatırlayın, 1 Mayıs olaylarından sonra da Erdoğan “belki Taksim eylem alanı olarak kullanılmayacak” açıklaması yapmıştı. Polisin o sert müdahalesini Erdoğan’ın o açıklaması çerçevesinde verilen “Taksim’de eylem olmayacak” talimatıyla birlikte okumak gerek.

Erdoğan Gezi Parkı eylemlerinin ne pahasına olursa olsun sonlandırılması talimatı verince polis de talimat doğrultusunda operasyon yaptı.

Erdoğan “gündem değiştirme” stratejisi çerçevesinde Gezi Parkı’na müdahale ile başlayan tartışmalarla Reyhanlı saldırıları ve hükümetin başarısız Suriye politikasının tartışılmasını örtmek istiyordu. Bu nedenle Gezi Parkı müdahalesinin ilk günlerinde ortaya çıkan manzaraya müdahale etmedi. Hatta polisin iki gün üst üste aynı şekilde operasyon yapıp eylemcilerin çadırlarını dağıtmasına ses çıkarmadı.

Ne var ki Erdoğan olayların kontrolden çıkacağını da hesap edemedi. Tartışmaların bir güvenlik krizine dönüşeceğini, her gece binlerce kişinin sokaklara çıkıp Erdoğan’a kinini boşaltacağını hesaplamamıştı.

Bu arada olan polise oldu. Bir yanda “ne pahasına olursa olsun eylemciler Taksim’e sokmayacaksın” talimatı veren de hükümet yetkilileri, “polis şiddet kullanırken aşırıya kaçtı” diye açıklama yapıp polisi halkla karşı karşıya getiren de...

Eylemler hakkında polisler ne düşünüyor bunu kendileriyle konuştum. Bir kısmıyla özel konuştum bir kısmının Facebook’ta yazdıklarını inceledim.

Öncelikle hepsinin ortak ruh hâli: tükenmişlik.

Düşünün ki o eylemlere müdahale eden Çevik Kuvvet polisleri arasında 96 saattir yatakta uyku uyumamış polisler var. O alanlarda günlerdir bir ağaç gölgesine çekilip iki saat yattıktan sonra tekrar göreve dönen polislerin oranı yüzde 80. Bu tükenmişlik içinde aşırı davranışlar olabileceğini kendileri de kabul ediyor.

Kısaca polisler durumdan hiç memnun değil. Öncelikle şöyle düşünüyorlar: “Keyfimden mi yapıyorum, ekmek parasına buradayım ve verilen emri yerine getirmek zorundayım.”

İkinci olarak polisler halkla hatta kendi akrabaları ile karşı karşıya getirilmiş olmaktan çok rahatsızlar. Çoğu polis Facebook sayfalarında bu “bize küfür edenler lütfen arkadaş listemden çıkın” çağırısı yapıyor. Çünkü haksızlığa uğradıklarını düşünüyorlar.

Bir polis “oturduğu apartmanda kimsenin kendisine selam vermediğini, bir şirkette çalışan ablasına bile sırf kardeşi polis diye iş arkadaşlarının mesafe koyduğunu” söylüyor. Polis bu şekilde ötekileştirilmekten çok rahatsız. “Biz devletin polisiyiz verilen emri yerine getiririz. Emirleri Kılıçdaroğlu verse yerine getirmeyecek miyiz” diye soruyor.

“Ama kanunsuz emri uygulamak zorunda değilsiniz” diye hatırlattığımda “ortada kanunsuz emir yok ki” diye cevap alıyorum.

Şu şekilde izah ediyorlar: Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda nerelerde ve nasıl gösteri yapılacağı belli. Bunun dışında yapılan her gösteri otomatikman kanunsuz gösteri oluyor. Bu durumda yetkililerin “göstericileri dağıtın” emri tamamen kanuni bir emir.

“Peki, hükümet yoğun gaz kullanarak mı dağıtın diyor” diye soruyorum. “Yoğun gaz kullanmak, orantısız güç kullanmak demek değil ki. Gaz kullanmada kanuni bir sınırlama yoktur. Olayın gelişimine göre oradaki amirin kararı ile gaz kullanılır. Dolayısıyla polis yoğun gaz kullandı diye orantısız şiddet uyguladı denemez. Kanunsuz bir iş yapmış olmuyoruz” diye cevap veriyorlar.

“Gezi parkında insanların çadırlarını dağıttınız” diyorum. “Orası eylem alanı değil. O çadırları kaldıracaksınız o eylemcileri dağıtacaksınız şeklinde kesin talimat aldık” cevabı veriyorlar.

“Peki, oturan kızları döven polisler” diye soruyorum. “Kesinlikle münferit ve cezalandırılmalı onlar” diyorlar büyük bir AMA ekleyerek; “Bu insanları 90 saattir uyutmamışsınız, aç bırakmışsınız gazla ha gazla demişsiniz sonra da bunlardan normal bir insan davranışı bekliyorsunuz.”

“Polisten bunu bekleyenler aynı şartlar altında çalışsa daha agresif davranırlar” diye cevap veriyorlar.

Manzara şu: Anlaşılan hükümet polise çok kesin talimatla Gezi Parkı eylemini sonlandırın talimatı vermiş. Eylemciler de ikna ile dağılmayı kabul etmemişler. Siyasetin yoğun tazyiki altında polis de yoğun gaz kullanmış. Yani o gaz polisin silahından çıkıyor ama ateşleyicisi siyaset kurumu...

Hükümetin kendilerini öne sürüp sonra da arkalarından çekilip tek sorumlu polismiş gibi davranmalarına kızan çok polis var ama bunu açıkça paylaşamıyorlar. Daha önce Facebook’ta yazdıklarından dolayı ceza alanlar olduğu için kimse bu konuda yazamıyor.

emre uslu

Konular